HEPİNİZ AYNI MISINIZ?

Hırsızı, yanlışı, kötüyü savunmak zordur!
Haysiyetine düşkün kişiler için ise imkansızdır…

İzninizle bir anımı sizlerle paylaşmak isterim!
DYP Genel Başkanlığına, biri hariç çoğu rahmete kavuşmuş parti büyüklerinin tavsiyeleri ve teşkilatlarımızın isteği ile Tansu Çiller’i seçtik.
Çiller, DYP iktidarda olduğu için aynı anda Başbakan da oldu!
Profesör, ekonomist, güzel bir kadın, dünyayı biliyor! Türkiye’nin içte ve dışta imajı güçlenir diye düşündük. Medyanın tamamına yakını ve kamuoyunun çoğunluğu bu seçimi destekledi! Fakat, tanıdıkça, hakkındaki gerçekleri öğrendikçe yanıldığımızı anladık.
Amerika’daki malvarlığı, Kuşadası’nda yanında çalışan kadının üstüne tapusu çıkarılan çiftlik vs.

Her gittiğimiz yerde, vatandaşlar tarafından sorulara muhatap oluyor, cevap vermekte zorlanıyorduk.
Çiller’e; “Sayın Başbakan, bu iş böyle gitmez. Bizim işimiz, sizin malvarlığınızı savunmak, anlatmak değildir. Mutlaka bir çözüm bulun! ( O günkü sevgili basınımız, şimdiki gibi yolsuzlukları kapatmakla değil, araştırıp kamuoyuna duyurmakla görevli idi)

O dönem, Özer Uçuran Çiller’in özel bir ekibi vardı; Meral Akşener, Aytun Çıray, Tolga Atik gibiler bu ekipte idiler. Meral Akşener, Çiller’in emriyle “Zübeyde Hanım Şehit Yakınları Derneği” Başkanı yapılmıştı. (İsme bakar mısınız? Hem Atatürk hem annesi hem de şehitler, mal varlığını örtmek için kullanılıyordu!)
Akşener, kamuoyuna yaptığı açıklamada “Çiller’in, ABD’deki mal varlığını bu derneğe bağışlayacağını açıkladı!” Tabii ki bu bağış yapılmadı. Mal varlığını aklamak için Erbakan’ı Başbakan yapmak isteyince, parti içinde yoğun mücadele verdik ama sonuç değişmeyince de YANLIŞI SAVUNMAK YERİNE, kurduğumuz partiden ayrıldık ve o Refahyol Hükümetini başlarına yıktık.
Şimdi Çiller, Erdoğan’ın yanında ve emrinde! Ne ilginç bir birliktelik değil mi?

Şu an TBMM’de AKP ve MHP milletvekilleri içinde kendi Genel Başkanlarının, Bakanlarının, bürokratlarının yanlışlarını, yolsuzluklarını yüzlerine karşı söyleyecek bir kişi bile yok!
Halbuki, AKP-MHP Milletvekilleri içinde namuslu, dürüst, namazında niyazında, düzgün o kadar çok kişi var ki! Ama hiçbirinin insan içine çıkacak yüzü yok.

Susarak kafalarını kuma gömerek, işlenen suçları, günahları, yenen kul haklarını görmezden gelerek, akılları sıra kurtulacaklarını zannediyorlar!

Eyy AKP-MHP Milletvekilleri;
Çoğunuzun ihale, avanta, rüşvet, yolsuzluk gibi hastalıkları yok!
Niçin ve kimin uğruna, hem bu dünyanızı hem de ahiretinizi yakıyorsunuz?
Bakan veletleri yatak odalarında milyonlarca avro bulundursunlar diye mi?
Bakanlarınız, koluna 700 bin avroluk saat taksınlar diye mi?
Yöneticilerinizin Malta- Hollanda’da milyonlarca avroluk filoları olsun diye mi?
Partinize sonradan gelen, döneklerin Bakan olması için mi?
Dini istismar eden Cübbeli gibilerin zengin olması için mi?
Bu mu sizin davanız? Bu mu sizin Müslümanlığınız! Bu mu sizin Milliyetçiliğiniz?

Eyy AKP-MHP Milletvekilleri;
İstanbul’da İmamoğlu’na yapılan hak gaspını içinize sindirebiliyor musunuz?
Bazı Yargıçları belediye şirketlerinde çalıştırmayı, onların adaleti çarpıtmalarını, sonunda sizlerin de parçası olduğunuz iktidarın mili iradeye ihanet etmesini, mafya bozuntularının devreye girip insanları çocukları ile korkutmalarını kabulleniyor musunuz?

İçinizden bir kişi bile yok mu?
Türk Milletine doğruları anlatacak bir kişi bile yok mu?
Partileriniz, sizin ahlak anlayışınızdan, namusunuzdan, adalet anlayışınızdan ve inancınızdan daha önemli mi? Partiler din değildir ki, değiştirilemez olsun!
Bakın, Erdoğan bile Saadet Partisini beğenmeyip değiştirdi. Gömleği attı!
Yalana, haksızlığa ve hırsızlığa ses çıkarmıyorsanız, neden ibadet ediyorsunuz?
Allah’ı kandıracağınızı mı zannediyorsunuz?
Hepiniz aynısınız, hepiniz ama hepiniz…

Not;
Mayıs ayı sonuna kadar, 10 İl’e gideceğim. Çoban Ateşi iyice harladı. Örgütlenmeye hız vermemiz gerekiyor. Haziran ayında da İstanbul’da olacağız. Kurtdereli gibi hem rakibimizi hem de hakemi yere yapıştırmamız gerek.
Yazılar aksayacak. Kusura bakmayın, zaman buldukça yazar, görüşürüz…

Sağlık ve başarı dileklerimle 11 Mayıs 2019
Rifat Serdaroğlu

13 thoughts on “HEPİNİZ AYNI MISINIZ?

  1. Maalesef aynıdırlsr, 17 yıl içinde ayanlar zaten ya kendileri ayrıldı ya da uzaklaştırıldıklar, siz yine 3-5 sene içerisinde işe uyandınız, bunlar 17 yıldır, bırakın uyanmayı tam aksine ahlaksızlığı, yolsuzluğu, hırsızlığı ve adaletsizliği savunuyorlar, AKP ve MHP içinde söylediğiniz karakter ve yapıda MV olduğunu sanmıyorum. Ah o koltuk, şöhret ve şehvet sevdası ah

  2. Teşekkür ederiz güzel yazılarınızın devamını bekleyeceğiz Sayın Bakan. İyi yolculuklar diliyorum.

  3. SAYIN SERDAROĞLU FİKİRLERİNİZE TAMAMEN KATILIYORUM. ÇOK YOĞUN OLDUĞUNUZU BİLİYORUM AMA SİZDEN BİR RİCAM VAR. ÇOBAN ATEŞİ HAREKETİ BAŞLATMIŞSINIZ…SİZE DE BU YAKIŞIR. TÜM DESTEĞİM SİZİN GİBİ VATANSEVERLERE. YALNIZ YENİ BİR PARTİ KURMA NİYETİNİZ OLDUĞUNU ÖĞRENDİM….LÜTFEN, SAKIN, AMAN YENİ BİR PARTİ KURMAYIN….TÜRKİYE’DE ATATÜRK’ÜN KURDUĞU PARTİYİ BAZI (TERBİYEM MÜSAİT DEĞİL) MAHLUKATLARIN ELİNDEN KURTARIN VE BAŞINA GEÇİN…VATANSEVERLERİ TEKRAR CHP’YE ÜYE YAPIN….ECEVİT CHP’Yİ BIRAKTIKTAN HEMEN SONRA BEN DE BIRAKTIM. ÇÜNKÜ EMPERYALİSTLER TARAFINDAN ELE GEÇİRİLMİŞTİ ARTIK ÜLKEYE HİZMET ETMİYORDU….ÜLKEDE ÇOK FAZLA PARTİ VAR…BENCE EN FAZLA 4 PARTİ OLMALI…DİĞERLERİ KAPATILMALI….ASLINDA DEMOKRATİK SEÇİM SİSTEMİ YENİLENEREK TÜM PARTİLER KAPATILMALI. BU ÜLKENİN SİZİN GİBİ İNSANLARA İHTİYACI VAR….YOLUNUZ AÇIK OLSUN….SEVGİ VE SAYGILARIMLA

  4. Sayın Serdaroğlu, İnsanların “namazında niyazında olmaları” dürüst ve namuslu siyaset yapmaları için gerekli şartlar içinde değildir, olmamalıdır. Yukarıdaki yazınızın bir yerinde bu cümleciği gördüğüm için yazdım. Çoban Ateşi için de “namazında niyazında olma” şartı aranacaksa BEN YOKUM. Çünkü namaz kılmıyorum ama sizin tanıdığınız veya tanıyacağınız insanların çoğundan, her ne kadar bunun bir ölçütü yokda da, daha dürüst ve namuslu, erdemli olduğumu iddia edebilirim. Saygılarımla. Dr.Ali Haydar Yedek

  5. OK CAN SIKICI AMA OKUYUN Bİ KEZ
    Umarım bu değerli hocamızın öngörüsü yanlış çıkar 😓
    *Dokuz Eylül Üniversitesi Öğretim Üyesi Oktay Gökdemir’in yazısı: *
    “Bu seçimin iptal edileceğini defalarca yazdım. Pek çok insan da kızdı bana. “Neye dayanarak iptal edecekler” diye sorular da sordular. Belki bir Sosyal Bilimci, Tarihçi olmam dolayısıyla aslında bu sorunun yanıtı bende vardı. Dünyada hiç bir totaliter, hiç bir muktedir yasa ile iş yapmaz. Onun varlık sebebi zaten hukuk tanımamazlıktır. Dünyaya bakın. Asya’ya, Avrupa’ya, Afrika’ya, Amerika’ya bütün diktatörler, muktedirdirler. Seçimle gelmiş ama seçimle gitmemişlerdir. Aksi hiç yoktur. Kanun yoksa kanun yaparlar, kurum yoksa kurum oluştururlar. Seçim, sandık, temsili demokrasinin bütün araçları ancak kendileri kazandıklarında bir anlam taşır. Bu aşırı iyimserliği sorgulamanın tam zamanıdır. Faşizmle hayatlarında yüzleşmemiş, hesaplaşmamış toplumlar ne yazık ki bu aşırı iyimserliğin tezahürlerini dışa vururlar. Sandıkla demokrasiyi kurtarabileceklerini düşünürler. Sosyal medyada şimdiden İstanbul’da 23 Haziran’da yapılacak seçimlerde görev isterler. Oysa her şey bir oyundur. İlluze edilmiş toplum Ekrem İmamoğlu’nun olanca iyi niyetiyle faşizmi yenebileceğini düşünür. Oysa oyun kurucular her şeyi en ince ayrıntısına kadar düşünmüştürler. Bu sayfada günlerce bunu anlatmaya çalıştım. İslamo-Türk sentezci oligarşi Türkiye’de devletin bütün reflekslerini ele geçirmiş durumda. Şöyle ki 1-31 Mart seçimlerinin nirvanası İstanbul’du. İstanbul kaybedilirse her şey kaybedilirdi. Buna asla tahamülleri yoktu ve seçim akşamından itibaren senaryoyu uygulamaya koydular. Önce Anadolu Ajansı devredeydi. Bugüne kadar her seçimdeki atraksiyon burada da yapıldı. Yanlız unuttukları bir şey vardı. İstanbul’da İl Başkanı ve Ekrem İmamoğlu ve 10 bin gönüllü ıslak imzalı tutanaklarla oyunu bozdu. Mecbur kaldılar sonucu kabullenmeye. Sonra bir bir diğer senaryolar devreye sokuldu. Kısıtlı seçmen, sahte seçmen, fetöcü (!) sandık kurulu başkanları. Bu arada süre bilerek uzatılıyordu. Bu arada YSK göstermelik olarak bir – iki ara karar açıkladı. Bununla muhalefetin yüreğine su serpiyorlardı. Amaç Ramazan’ın birinci gününe kadar süreyi uzatmaktı. Nitekim yaptılar. Seçim kanununa göre yeni bir seçim 60 günde yapılabilirdi. Okulların tatil olduğu, herkesin yaz tatili planı yaptığı Haziranın son haftası biçilmez kaftandı. Sonra taşeron PKK devreye girdi, daha sonra terörist başı Apo ile avukatları İmralı’da görüştüler. Amaç İstanbul’daki Kürt kökenli seçmenin oylarını devşirmekti. Birbiri ardısıra yüreğimizi dağlayan şehit haberleri de geliyordu. Bunlardan bir tanesinin çenazesinde Ankara’nın burnunun dibinde CHP lideri linç ediliyordu. Hem de Ekrem İmamoğlu’nun Maltepe mitingiyle aynı saatte. Çubuk, PKK ile mücadelede bugüne kadar 75 şehit vermiş ve hepsinin cenazeleri Çubuk ilçe merkezinde kaldırılmıştı. İlk kez o gün, cenaze töreni ilçe merkezinden, şehidin köyüne alınmıştı. Nedenini kimse bilmiyordu. Ve o hain plan köyde devreye koyuldu. CHP Genel Başkanı ve maiyeti canını zor kurtarmış, Ankara’nın başucundaki yerden polis akrepi ile ayrılabilmişti Kılıçdaroğlu. Her şey adım adım uygulanıyordu. Türk-İslam sentezci oligarşinin beka kaygısı diye pelesenk ettiği dışlayıcı ve ötekileştirici paslı dil amacına ulaşıyordu. Ben olacakları yine yazayım, siz bana yine kızın. 23 Haziran’daki seçimi asla bize vermezler. İsterseniz sandıklarla uyuyun. Seçimi alırlar. Zira muktedirin can suyu İstanbul’dur. Bütün havuz İstanbul’da. Bundan vazgeçmek demek iktidardan vazgeçmeleriyle eş anlamlıdır. 31 Mart’ta bal gibi kazanılmış bir seçimi iptal ettiler. Hiç bir meşru gerekçeye dayanmadan. Bizim insanlarımızdaki bu naifliği, iyi niyeti anlayamıyorum. Bakın size son olarak şunu anımsatayım. Emeklilikte yaşa takılanlar gündeme yeniden getirilecek. Dahası Ramazan Bayramında emekli ikramiyeleri var. Şapkadan daha ne tavşanlar çıkaracaklar hep birlikte izleyip göreceğiz. Onun için Ramazan Bayramının hemen ertesine almak için uzattılar da uzattılar. Sonuç olarak,
    bir akademisyen olarak şu cümlemi tekrar edeyim. Dünyanın hiç bir ülkesinde muktedirler sandıkla gitmemişlerdir ve gitmezler.”

  6. Uçuk senaryo anlatmışsınız. Valla akademisyenler böyle ipe sapa gelmez senaryoyu gerçekleşmiş ve gerçekleşecekmiş gibi anlatırsa analizimiz çok zor demektir. Hiç inandırıcı değil bana göre.
    Seçimi kazanacak Ekrem İmamoğlu’na görev vermeyecekleri göremiyorum!

  7. Tamamen katılıyorum. Ayrıca 1950’lerden itibaren emperyalistlerin ülkemiz üzerinde oynadığı oyunlar var. Dozajını gittikçe arttırıyorlar. RTE onların çok uzun zamandır istedikleri düzeni kurdu. Son hamle Türkiye Cumhuriyetini yıkmak. Fakat hala vatansever Atatürkçüleri yok edemediler. Bunun için uğraşıyorlar ve adım adım yaklaşıyorlar. Çok dikkatli olmamız ve bir an önce bu diktatörlüğü yıkmamız gerekiyor. Dikkat edin neredeyse tüm parti başkanları onların adamı…

  8. ‪Söz ve davranışlarda Adaletin ve dürüstlüğün kalmadığı haller, Müslümanlıklarıyla övünerek iktidar olanların döneminde sıradanlaştı.‬

  9. ‪Söz ve davranışlarda Adaletin ve dürüstlüğün kalmadığı haller, Müslümanlıklarıyla övünerek iktidar olanların döneminde sıradanlaştı.‬

  10. Harika bir analiz ve sentez daha. Sağol varol sevgili SERDAROĞLU. Hayırlı yolculuklar ve tüm çalışmalarında üstün başarılar. Sahsen SANA ve sözkonusu on ildeki Çoban Ateşi Hareketi içinde yeralan ve alacak olan arkadaşlarına sevgiler, selamlar, saygılar ve en iyi dilekler.

  11. Ek :
    Bu gerçekten harika analize ve senteze konu olmuş olan belgeler, bilgiler, veriler, olgular, süreçler, sorular, eylemler ve söylemler ise olağanüstü önemli ve değerli, ilginç ve öğretici, düşündürücü ve ders verici. Sevgili SERDAROĞLU’na tekrar tebrikler ve teşekkürler.

subcom80 için bir cevap yazın