Henüz çaresi bulunmamış bir hastalığa yakalananları görünce insanlar genellikle, Allah dermansız dert vermesin diye dua ederler.
Soysuzluk, şerefsizlik, özüne-ailesine-vatanına-milletine ihanet etmenin, ne sebebi ne de tedavisi vardır. Bu mikrop o kişilerin özünde vardır.
Bunlar, tüm âleme “ibret” olsun diye yaratılmışlardır.
Bu tip hastalığa yakalanmış kişi ile selamı-sabahı kesip, onu pisliği ile baş başa bırakmak gerekir. Yalnız, böyle aşağılık kişileri toplumun tanıması için yaptıkları pislikleri de anlatmak ve onların maskelerini indirip, gerçek yüzlerini tanıtmak gerekir.
Bu genel değerlendirmeden sonra, size iki olay aktaracağım, arkasından düşüncelerimizi paylaşırız;
– Birinci olay;
Sayın Müyesser Yıldız’ın yazdığı ve sonradan doğrulattığım olaya göre, Erdoğan ve Emine Hanım Çankaya Köşkünde verdikleri kabulde, HDP’ lilerin masasına giderler. Masadakilerden Sırrı Süreyya Önder, Erdoğan’ı Adıyaman’a davet eder. Emine Hanım sorar;
“Siz nerelisiniz”, Sırrı Süreyya yanıt verir;
“Adıyamanlıyım. Çok af edersiniz Türk’üm, ama tedavi oluyorum!”
Bu söz üzerine masadaki HDP’liler, Türkiye Cumhuriyeti’nin 12. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Emine Hanım dakikalarca kahkahalarla gülerler…
-İkinci olay;
Almanya Devlet Televizyonu ARD tüm dünyaya yaptığı canlı yayında, IŞİD’ in İstanbul’da asker toplama merkezi olduğunu iddia etti.
Alman gizli servisi BND’ nin Türkiye’yi dinlemesi sonucu hazırladığı rapora göre, İstanbul-Fatih’te IŞİD irtibat bürosu var. 2 binden fazla militan, bu büroya uğrayıp, adam başı 400 Dolar aldıktan sonra Suriye’ye geçip IŞİD’e katıldılar…
Gelelim bu iki konuda ne düşündüğümüze;
Birinci olay;
Irkçılıktan ve Etnik milliyetçilik yapmaktan nefret ettiğimi, “Popülasyon Genetiği” adlı bilim dalına göre ırkçılığın ve etnik milliyetçiliğin, bilimsel anlamda hiçbir dayanağının kalmadığının kanıtlandığını, hele bu tip ilkel saplantılara “dünyanın en melez coğrafyası” olan bölgemizde inanmanın cehalet olduğunu 19 Ağustos 2014 tarihli yazımda anlatmıştım.
Fakat hiç kimsenin başkalarının etnik kökeni-ırkı-inanışı ile alay etmeye hakkı olmadığına da inanırım.
Hele mensubu olmaktan onur duyduğum Türk Irkı ile Türklük ve Türk Milleti ile alay etmek Türklüğü, tedavi olunacak bir hastalık olarak görmek, asla af edilemeyecek bir davranıştır.
Tüm servetini Türk Milletinin sırtından kazanan, karnını Türk Milletinden kazandığı paralarla doyuran, ama ekmek yediği kaba pislemeye çalışan Artist Süreyya’ya beraberce soralım;
*Siz, Türk olmayı, tedavi edilecek bir hastalık olarak mı görüyorsunuz?
*Nerede ve kim tarafından tedavi ediliyorsunuz?
a) Öcalan’ın kurduğu ve yüzlerce gariban Kürt kızını iğfal edip sonradan acımadan öldürttüğü “Yoğunlaştırma Evinde mi?”
b)Sık sık ziyaret ettiğiniz Kandil dağındaki mağaralarda mı?
c)Önünde dört ayak durduğunuz Barzani eşkıyasının evinde mi?
*Tedaviniz bitince nerede ve nasıl yaşamayı düşünüyorsunuz?
* Ve siz Erdoğan çifti;
Oturduğunuz makam Türkiye Cumhuriyeti Devletinin en üst makamıdır.
Türk Milleti tarafından burası en büyük Türk, Atatürk’ün Evi olarak bilinir.
Sizler Türk olmayıp, Gürcü ve Arap olabilirsiniz. Bununla da övünebilirsiniz. Orası sizin tercihinizdir. Ama Türklük-Türk Milleti ile alay edemezsiniz.
Türklük ve Türk Milleti ile alay ederseniz ve bunu bir daha tekrar ederseniz, Türk Milleti tarafından dışlanır, yalnız kalırsınız. Hem unutmayın ki, her Türk Sayın Bahçeli kadar, “esnek” değildir…
İkinci olay;
Sayın Başbakan Davutoğlu;
Siz sadece Erdoğan’ın Başbakanı değilseniz, Türk Milletinin Başbakanı iseniz Alman Devlet Televizyonuna mutlaka cevap verirsiniz. Aksi takdirde, Almanya’nın iddiasını kabul etmiş olursunuz. Siz IŞİD denen canilerden mi korkuyorsunuz?
İnsanların kafalarını kesen, Türkmen kardeşlerimizi katleden, gencecik kızlara tecavüz edip öldüren, bu katiller sürüsünü desteklemediğinizi, söylenenlerin yalan olduğunu niçin belgeleriyle açıklamıyorsunuz?
Yarın Türk Adaleti ve Türk Tarihi önünde ne söyleyeceksiniz, nasıl hesap vereceksiniz? “Ben bilmem abim bilir mi diyeceksiniz?”
Bu önemli ve Türk Milleti için hayati bir konuda sessiz kalmanızın sebebini, bizlerle niçin paylaşmıyorsunuz?
Siz konuşamıyorsanız, emir verin Fidan konuşsun. O korkuyorsa yeni yardımcınız konuşsun. O da cesaret edemiyorsa, özel paşanız var, ona söyleyin o konuşsun.
Türk Milletinin haysiyetini ayaklar altına almak, Türk Devletini cani terör örgütüne yardım ve yataklık eden bir konuma düşürmek hiç kimsenin haddi değildir.
Bunlar dostça uyarılardır. Dış dünya sizin attığınız ve Türk Milletinden sakladığınız her adımı net olarak biliyor. Şimdilik sizi Uluslararası Mahkemelere çıkartmıyorlarsa, sizden Ermeniler ile ilgili beklentileri olduğu içindir.
Hadi çıkın televizyonlara ve kongrede olduğu gibi yüksek sesle, bunun yalan olduğunu haykırın…
Yazıyı yine rahmetli Büyük Atatürk’ün bir sözü ile bitirelim;
İHANETİN NEDENİ OLMAZ, BEDELİ OLUR, O BEDEL ER GEÇ ÖDENİR…
Not; Yazıyı tamamlarken eşim; “Erdoğan’ın yemin töreninde Engin Alan Paşa ne yaptı? Törene katıldı mı? Ayakta alkışladı mı”, diye sordu?
Bilmiyorum, diye yanıt verdim. Bilen varsa lütfen bana söylesin!
Sağlık ve başarı dileklerimle 31 Ağustos 2014
Rifat Serdaroğlu