İKİSİ DE AYNI

FETÖ, Yargıtay tarafından “Silahlı Terör Örgütü” olarak kabul edilmiş bir suç örgütüdür. FETÖ’nun en büyük suçlarından birisi, sınav sorularını çalarak kendi üyelerine vermesi ve böylelikle Yargı’da, İdare’de, Emniyet’te, Ordu’da kolayca kadrolaşmasıdır.

1990’lı yıllarda, özellikle Doğu ve Güneydoğu bölgelerimizde aynı yöntemi, PKK uygulardı! Özellikle Üniversite sınavları sırasında sınav sorumlusu öğretmenleri
tehdit eder, sınava giren kendi elemanlarına yardım edilmesini isterdi.
Daha sonra, sınav sırasında alınan güvenlik tedbirlerinin arttırılmasıyla bu dertten kurtulduk. Fakat, o sırada çok sayıda öğretmenimiz PKK tarafından öldürülmüştü! Biri çalarak, diğeri silahla kadrolaşırdı.

FETÖ’nun yaptığı bu hırsızlık, on binlerce gencimizin emeğini, geleceğini çalmak ve onların haklarını bilerek, planlayarak çalmaktır.
Kendisini bir “Hizmet Hareketi” olarak gösteren, sözüm ona Müslüman olmakla övünen, ağızlarından dini-imanı-kitabı düşürmeyen bu örgüt, İslam’da en büyük günahlardan sayılan “kul hakkı yemeyi” rahatlıkla işlemiş ve kuldan utanmadan, Allah’tan korkmadan ibadetlerine devam eder görünmüşlerdir…

11 yıl boyunca CIA elemanı FETÖ ile kucak kucağa olan AKP, bu konuda farklı bir uygulama mı yaptı?
FETÖ sınav sorularını çalarak devlette kadrolaştı, AKP ise Diyanet İşlerini-Belediyeleri- Vali Özel Kalemi gibi “İstisnai Memuriyet Kadrolarını” kullanarak, devlette kadrolaştı.
AKP’nin bir yaptığı “hak yemek” te şu idi;
Kendisinden önceki Hükümetler tarafından kaldırılan “Mülakat” sistemini tekrar getirdi. Siz KPSS yazılı sınavında en yüksek puanı alın mülakatta eleniyorsunuz, en düşük puanı alan AKP’li mülakat uygulamasıyla memur oluyordu.
AKP, bu emek hırsızlığını, kul hakkı yemeyi devletin her biriminde yaptı…

AKP’nin normal bir siyasi parti olmadığını, organize bir suç örgütü gibi çalıştığını defalarca yazmıştım. Aşağıda anlatacağım iki olay, bu kanaatimin ne kadar yerinde olduğunu, AKP’nin Türk Milletinin tamamına aynı hukuku uygulamadığını bir kez daha gösterdi…

Profesör Yusuf Ziya Özcan;
2007-2011 yıllarında YÖK Başkanlığı, 19 Mayıs 2012’de Polonya Büyükelçisi, TÜBİTAK ve USAK yönetiminde bulundu. Bu atamaların hepsinin altında Erdoğan’ın imzası vardır.

Özcan, geçen hafta şu düşüncesini paylaştı;
“Sayın Cumhurbaşkanı, TORUNUNUZ için TEOG’da (Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş) sistemi) değişiklik yaptırdınız.
YAKINLARINIZ için Yardımcı Doçentlikte değişiklik yaptırdınız.
2,5 milyon genç ve aileleri de YKS tarihinin 25-26 Temmuz’a alınmasını istiyor!
Lütfen onları da duyun.”

Peki, Erdoğan bir açıklama yaptı mı? Duymadık, görmedik!
Şimdi lütfen bana söyler misiniz?
FETÖ’nun sınav sorularını çalmasıyla, Erdoğan’ın siyasi gücünü kullanıp torunu için sınav değişikliği yaptırması arasında ne fark var?
FETÖ’nun yaptığı suç ise, Erdoğan’ın yaptığı ne?

Mehmet Öcalan;
İmralı Canisi Abdullah Öcalan’ın kardeşi!
Gazeteciler Erdoğan’a soruyor; “Efendim, Öcalan’ın Avukatları 8 yıldır görüşemediklerini söylüyorlar!”
Erdoğan; Daha yeni aileyi biz gönderdik. Mehmet’te gitti!”

Öcalan’ın kardeşinin adının Mehmet olduğunu, Erdoğan’ın ağzından öğrendik.
Erdoğan ne kadar dikkatli, her konuya nasıl hakim gördünüz mü?

Aynı Erdoğan, 17/25 Hırsızlık-Yolsuzluk-Rüşvet olayına “darbe” der!
Öcalan’ın aile fertlerinin isimlerine kadar bileceksiniz, kendi atadığınız Bakanlarınızın ve Halkbank Genel Müdürünün beraberce yaklaşık 500 milyon dolar rüşvet almalarını bilmeyeceksiniz, görmeyeceksiniz?
Babek Zencani “Türkiye’de Reza Zarrab kanalıyla 8,5 MİLYAR DOLAR rüşvet dağıttım” diyecek, siz Bakanların aldığı rüşvetten geriye kalan 8 MİLYAR Doların ne olduğunu bilmeyeceksiniz?
Sonra da ABD Temsilciler Meclisi, Türkiye dışındaki mal varlığınız için araştırma kararı alacak, ama AKP dut yemiş bülbül gibi susacak?

130 bin mevcudu ile NATO kapsamı dışındaki tek ordumuz olan Ege Ordu Komutanının Yaveri Binbaşı, FETÖ üyeliği nedeniyle tutuklandı!
17/25 Aralıktan bu yana tam tamına 7 yıl geçti!
Şimdi anladınız mı, yazının başlığı neden İKİSİ DE AYNI?
Yazıklar olsun…

Sağlık ve başarı dileklerimle 01 Haziran 2020
Rifat Serdaroğlu