30 September, 2021 05:08

PKK’YI TAKDİS ETMEK!

Ülkede her şey güllük gülistanlık imiş, demokrasi tüm kural ve kurumlarıyla işliyormuş, anayasaya ve yasalara saygı varmış, insanlarımız refah ve huzur içindeymiş gibi, döndük dolaştık yine başa geldik! Kürtçülük meselesi!
Bu sorunun muhatabı kim, TBMM’mi, Öcalan denen çete başı mı?

Türkiye’de, bu mesele üzerine söylenmemiş, yazılmamış bir söz, yaşamadığımız acı, çekmediğimiz çile, ödemediğimiz bedel kalmadı dediğimiz noktada, en başa döndük!
Kim açtı bu eskimeyen derdi yeniden?
Siyasette öncelik sıralaması yapmayı bilmeyen, hırslarını akıllarının üstünde tutan, çözüm sürecini ve Türk Milletiyle, Türkiye gerçeğiyle alakası olmayan akil insanlar heyetini destekleyen, geçmişten ders çıkarmasını bilmeyen uçuk-kaçık liberaller ve milli olmayan acemi siyasetçiler!

Tartışmalar CHP Genel Başkan Yardımcısı Oğuz Kaan Salıcı’nın Erbil ziyareti sonrası başladı!
Ziyaret sonrası açıklama yapan Kürdistan Bölgesi Başbakanı Mensur Barzani; “Çok faydalı bir ziyaret oldu. Çok Uluslu Türkiye ile iyi ilişkiler geliştirmek istiyoruz” dedi.
Hoppala, bir anda Ulus Devlet olmaktan çıktık, çok uluslu bir devlet olduk!
Ziyarette böyle bir konu konuşuldu mu Sayın Salıcı?

CHP ve İYİ Partiye sormak isteriz;
-Kürt Sorunu sizce nedir?
-Selahattin Demirtaş’ın “Suddeutsche Zaytung” gazetesine verdiği; “Biz PKK’yı terör örgütü olarak tanımlamıyoruz. Ancak sivilleri hedef alan eylemlerini terör olarak nitelendiriyoruz” demecine katılıyor musunuz?
-Bu sorunu nasıl çözeceksiniz?
-Bu sorunu çözerek, PKK’yı nasıl bitireceksiniz?
-PKK’yı ikna etmek için hangi tavizleri vereceksiniz ve Türk Milletine nasıl kabul ettireceksiniz?
-Bu tavizler, dört devletten toprak koparıp, ikinci İsrail olarak görev yapacak PKK devletini kurmak emelinden vaz mı geçirecek?
-40 yıldır yaşadığımız terör sorununda asıl muhatabımızın PKK değil de, ABD-İsrail ve bazı
AB ülkeleri olduğu fikrine katılır mısınız?
-HDP’nin 11 maddelik manifestosunda, tek kelime ile PKK Narko-Terör örgütünden bahsetmemesini nasıl karşılıyorsunuz?

T.C Devleti gibi üniter bir devlette, Anayasamızın 66’ncı maddesi;
“Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür” der.
Anayasa böyle derken, ulusun tamamını değil de, bir etnik gruba özel “kimlik esaslı” siyasi bir sorun yapılanması mümkün müdür?

TC Devleti gibi Anayasal ve ulus bir devlette, Anayasamızın 68’nci maddesi;
“Siyasi partilerin tüzük ve programları ile eylemleri, devletin bağımsızlığına, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne, insan haklarına, eşitlik ve hukuk devleti ilkelerine, millet egemenliğine, demokratik ve laik Cumhuriyet ilkelerine aykırı olamaz” der.
Buna göre, milleti oluşturan etnik ve dini kimliklerden birini temsil etme iddiasıyla bir parti kurulamaz. CHP ve İyi Partinin, HDP’yi Kürt kökenli vatandaşlarımızın temsilcisi olarak tanımaları Anayasaya aykırıdır. Etnik bir talebe olumlu yanıt verirseniz, “Din Adamları Devleti” isteyen Ali Erbaş’ın talebine ne cevap vereceksiniz?

Gerek etnik kökene dayalı, gerek tarikat yapılanmalarının talepleri asla demokratik olamaz.
Öcalan’ın veya Kandil’in emirlerine karşı çıkacak, Kürt kökenli bir siyasetçi
gösterebilir misiniz? Tarikatlarda, şeyhin emirlerine karşı çıkacak bir müridin sonunun ölüm olduğunu bilmeyen var mı? Hangi demokrasiden bahsediyorsunuz?

İnsanlar etnik ve dinsel-mezhepsel kimliklerini seçemezler. O kimliklerin içine doğarlar.
Bu kimlikleri edinmek için hiç emek vermezler. O nedenle bir insan, alt kimliğini övünülecek bir üstünlük olarak görür ve nasıl yanlışa düşerse, alt kimliğinden utandığında da aynı yanlışa düşer.

Aziz Türk Milleti;
HDP legal bir partidir. Fakat meşru değildir. Çünkü, Gazilerimizle birlikte 54 bin insanımızın yaşamını çalan bir Narko-Terör örgütünü “Terör Örgütü” olarak kabul etmemektedir.
Henüz feodalizmden, Kürt kökenli vatandaşlarımızı sömürmekten, kadın çocuk istismarından,
bebek, kadın, öğretmen öldürmekten vazgeçmemiş bir kanlı örgüte “Terör Örgütü” diyemeyen, her biri çok zengin toprak ağası olan, emperyalist devletlerin maşası olmuş bir siyasi heyetle sorun çözmek mümkün değildir.

Türkiye’yi bu tuzağa atmak son derece tehlikeli bir davranıştır. Millet ittifakındaki 6 partinin, güçlendirilmiş parlamenter sistem çalışmalarından evvel, bu konuda doğruları ve Türk Milletinin çıkarlarını öğrenmelerinde büyük yarar vardır. Bu konuda her zaman bilgi-belge vermeye hazırız.
Aksi takdirde, parlamenter sisteme geçireceğimiz Türk Milleti kalmayacağı gibi, Atatürk’ün kurduğu Türk Devletinden de eser kalmayacak!

Bu yıl küresel ısınmayı daha şiddetli yaşadık. Seneye daha fazla yaşayacağız.
Emperyal Devletlerin özellikle ABD-İsrail’in gözü, çok eskiden beri Dicle- Fırat Havzasındadır. 20-25 yıl sonra su savaşları yaşanması büyük bir olasılık.
Bu yüzden ABD ve İsrail, PKK’yı Dicle-Fırat havzasını kontrol etmek için jeopolitik silah aracı olarak kullanmaktadır. (Bu konuda Öcalan’ın, Davutoğlu ile örtüşen beyanları mevcuttur) Sözde Kürt sorunu demek ve bu bombayı TBMM’ye taşımak Fırat-Dicle havzalarından vazgeçmek demektir.

Kürtçülük Sorunu, esasında bir “DEMOKRASİ SORUNUDUR.”
Bugün, Diyarbakır’da Şırnak’ta yaşayan Kürt kökenli bir vatandaşımızın insan hakları, özgürlükler konusunda ne tür sıkıntısı varsa, benim de İzmir’de ve Ankara’da yaşayan bir birey olarak aynı sıkıntılarım var. Belki daha da fazla!

Yapılması gereken, hep birlikte Cumhuriyetimizin değerlerine ve devletimizin üniter yapısına sahip çıkarak, demokrasimizin standartlarını gelişmiş ülkeler seviyesine çıkartmaktır.
O zaman, şimdi sorun olarak görünen dertlerimiz sona erecektir.

Bugün için birinci meselemiz, AKP denen organize suç örgütünden derhal kurtulmaktır.
Ne HDP’nin emperyalizme hizmet eden tuzaklarına, ne de AKP’nin İhvan kafasının tuzaklarına düşmeyeceğiz.
Ne Mutlu Türküm Diyene…

Sağlık ve başarı dileklerimle 30 Eylül 2021
Rifat Serdaroğlu
DOĞRU Parti Genel Başkanı