BOĞAZLARIN (TÜRKİYE’NİN) GÜVENLİĞİ
Bir taraftan tarihimizin en büyük yolsuzlukları, Peker’in açıklamaları, yargının suskunluğu, bir taraftan iktidarın yüzsüzlüğü ve Türk Milletinin film seyreder gibi olayları seyretmesi bizim esas işimiz olan, imarı inşayı ülkeyi büyütecek projelerimizi açıklamamızı engelledi. Bugün başlayalım ve ayağı yere basan, kaynağı hazır ilk projemizi sizlere sunalım istedik.
Yarına yetiştirebilirsek, Akkız’ın Artagan’ını da anlatırız…
Erdoğan, Kanal İstanbul denen “İhanet Projesini” ısrarla savunmasının gerekçesi olarak, “Boğazların Güvenliğini” gösteriyor.
“Allah korusun, boğazda olacak bir kaza, İstanbul’u tehlikeye atar. Bakın daha geçen hafta bir gemi, balıkçı kayığına çarptı ve bir balıkçı kardeşimiz öldü” dedi!
Hep söylerim;
Bademlerde proje kafası yoktur. Bunların en büyük proje hayali TOKİ Müteahhitliği kadardır. Bir santimetre ileri değildir. Tezgah şöyle işler; “Kupon” diye nitelenecek hazine arazisi, TOKİ’ye, oradan da yandaş müteahhite devredilir. Bu arazide imar değişikliği yapılır ve çok katlı inşaat izni verilir. İnşaatlar dikilir, yaratılan büyük rant paylaşılır. Tabii ki aslan payı Reyiz’in emanetçilerinin olur. Yani bu işin kökü de hırsızlığa dayanır. Çalınan, gerçekte halkın hakkı olan kaynaklardır.
Bu yüzden Bademler çiçek olarak lavantayı, iş olarak da avantayı severler.
İstanbul ve Çanakkale Boğazları ile Marmara Denizinden oluşan toplam uzunluk 164 deniz milidir. Bu uzunlukta bir geçişte en tehlikeli yük, LNG, LPG ve Kimyasal madde taşıyan tankerlerdir.
İstanbul Boğazında patlayacak bir LNG, LPG taşıyan bir tankerin 25 kilometre çapında bir bölgeye, gerek insan, gerek tarihi doku, gerek çevre açısından ciddi zararlar vereceği bilinmektedir.
Montrö Antlaşmasına göre bu tankerlerin İstanbul Boğazından geçmeleri engellenemez.
200 metre ve üstü tehlikeli madde taşıyan gemilerin geçişleri sırasında boğaz tek taraflı olarak trafiğe kapatılmaktadır. Bu nedenle tankerlerin bekleme süreleri 2-13 gün arasında değişmektedir.
Büyük tankerlerin günlük kiralama kaybı ortalama 120 bin dolara ulaşmaktadır.
Gelelim DOĞRU Parti bu konuda ne öneriyor;
KARADENİZİ, EGE DENİZİNE BAĞLAYACAK DOLUM-BOŞALTIM TESİSİ KURMAK VE BORU HATTI İLE BAĞLAMAK.
Bir tanesi Saros Körfezine, diğeri Karadeniz’e dolum boşaltım tesisleri kurulmalıdır. Karadeniz’den gelen LNG-LPG taşıyan tankerler, boğaza girmeden yükünü derhal boşaltacak, boş olarak boğazları geçecek ve çıkışta Saros Körfezinde malını alıp yoluna devam edecektir.
Ege Denizinden gelenler için de aynı durum uygulanacaktır.
Böylelikle;
Boğazlarımızdan geçiş, insan-tarihi doku-çevre açısından güvenceye kavuşacaktır.
Tamamen bir rant projesi olan “Kanal İstanbul’a gerek kalmayacaktır.
Bu iki dolum boşaltım tesisi ve boru hattının maliyeti, yaklaşık 100 Milyon Dolardır. Kanal İstanbul için harcanacak proje bedeli şimdilik, 25 Milyar Dolar olarak hesaplanıyor.(Tam, 250 kat fazla döviz ödeyeceğiz)
DOĞRU Partinin ham projelerini bile hazırladığı akıllı, işlevsel, ucuz bir proje varken, Kanal İstanbul için Türk Milletini 25 Milyar Dolar borca sokmak, tek kelime ile İHANETTİR.
Eyy Badem;
Çanakkale köprüsü ve bağlı yolların uzunluğu 324 kilometredir. Bu köprü yapımı sırasında 16 000 dönüm tarım-orman-mera arazisi yok olacaktır.
Çanakkale Köprüsü için verilen geçiş garantisi günlük 45 bin araçtır.
Uzmanların raporuna göre, köprünün açılacağı 2023 yılında günlük araç geçişi 9.327 olacaktır. 2047 yılında ise ancak 20. 996 ulaşacaktır.
Yani 2047 yılında dahi, garanti sayısının yarısına ulaşılamayacaktır.
Köprü için araç başı geçiş ücreti 15 Avro, otoyol için 16 Avro olarak belirlenmiştir. Türk Milletinin garanti süresince ödeyeceği para 12, 7 Milyar Avro olacaktır. Bu proje de, aynen Kanal İstanbul gibi bir İHANET projesidir.
Bu ihanet projelerinin bedeli DOĞRU Parti tarafından Erdoğan ve Binali’den, söke-söke, sıka-sıka geri alınacaktır.
Haa bu kadar paraları var mı, derseniz, Hollanda Hükümetine sorun derim…
Sağlık ve başarı dileklerimle 02 Temmuz 2021
Rifat Serdaroğlu
DOĞRU Parti Genel Başkanı
Dış borç resmi rakamlara göre (doğru ise) 500 milyar dolarları aşmış. Yani 5 yıl basılan tüm para ve vergiler kadar. TL olsa yemeyelim içmeyelim 5 yıl ödeyelim diyeceğim ama borç dolar cinsinden. 25 yıl tüm ihracatımızı ve turizm gelirlerini versek yetmiyor. Uçurumdan aşağı dikine bir uçuş bu. Savaşta yenilen ülkeler bile böyle bir maddi bedel ödemiyor. İşte bu yüzden tüm muhalifler birleşmeli. Şucu bucu demeden. Sen ben demeden. Önce vatan işte tam budur.