YİRMİ ÜÇ BUÇUK NİSAN

11 sene AKP ile kucak kucağa birlikte olup, Türk Ordusunun komuta heyetini perişan eden, devletin en önemli birimlerine sızan ve şu an yurtdışında yaşayan, oradan fitneye devam eden CIA elemanı FETÖ’cu gazetecilerinin Youtube’ da bir videolarını izledim.

“Ermeni Kardeşlerimin 24 Nisan SOYKIRIM acısını paylaşıyorum” diyen Erdoğan’ın Hasan Abisi, Hasan Cemal’e sahip çıkıyorlar ve şunu soruyorlardı;
“Tamam 23 Nisan bizim bayramımız. Acaba 24 Nisan için devletimiz özür dilese, bir anlamda Ermeni kardeşlerimizle 23,5 Nisan’da buluşsak olmaz mı?”
Bu sapık kafa, “Dinlerarası Diyalog ve Ilımlı İslam” deyip İslam Dinini, “Medeniyetler Arası Diyalog” deyip Türklüğü değiştirip bozmak isteyen Vatikan kafasıdır.

Bunların fitnesi hiç bitmez! Biri biter yenisini başlatırlar. Çünkü Türk Milletine düşman olanların, içimizde her daim doğal müttefikleri vardır.
Asala’cı Ermeniler-PKK’cı Kürtler-Hizbullahçı İslamcılar!
Tarih boyunca yaşadığımız her silahlı isyanda, Türk Milletine saldıran Arapların-Emperyalist Devletlerin yanında bunları görürsünüz. Bunlar İngiliz Altınlarının kadrolu uşaklarıdır.

AKP gibi kendi tarihini bilmeyen, Türk Milletine düşman, Arap’a dost partiler de cehaletleri sebebiyle bunların tetikçiliğini yaparlar. Abdullah Gül-Davutoğlu-Babacan da bunlardandır. Bir ortak yanları da Atatürk’e düşmanlıklarıdır.

Bunları susturmanın çaresi, özellikle Ortaokuldan başlayarak Üniversite eğitimi boyunca gençlerimize, gerçekleri belgeleriyle anlatmak, anlatmak, anlatmaktır.
Her ne hikmetse, eğitim döneminde bu olaylar hiç anlatılmaz?
Bir Türk Çocuğuna, siz T.C Devletinin eğitimcileri olarak gerçekleri anlatmazsanız, onları tarih yoksunu olarak yetiştirirseniz, onları bugün olduğu gibi kaybedersiniz.
Bu kayıp çocuklardan biri yarın Cumhurbaşkanı olur, ve Bursa’da Türk ve Azerbaycan Bayraklarını, Ermenistan Cumhurbaşkanı üzülmesin diye stada sokmaz.
Bir başka kayıp çocuk Başbakan olur ve Ermenilerden özür diler ve kendi milletini soykırımcı ilan eder.

Çoban Ateşi İktidarında, eğitim gerçek anlamda millileştirilecek, 13 Mart 1950 tarih ve 5596 sayılı kanunla, tek parti döneminde başımıza bela edilen Fulbright Komisyonunun dayattığı eğitim sistemi yırtılıp atılacak ve yakın tarihimizdeki tüm gerçekler çocuklarımıza mutlaka okutulacak, öğretilecektir…

1915 Ermeni Tehciri sırasında yaşanan gerçekleri başka bir yazıda anlatacağım.
Gerçekleri okumak, öğrenmek isteyen gençlerimize;
-İlk etapta, Atatürk’ün Nutkunu, Şükrü Server Aya’nın, Bilal Şimşir’in, Necati Saygılı’nın, Kerem Çalışkan’ın eserlerini öneririm.

Bugünkü konumuz, tarihteki yeni buluşlardan birkaç örnek vermek.
Zaman buldukça, yabancı bilim adamları tarafından da doğrulanan bulguları aktarmaya gayret edeceğiz.

Bu günkü Anadolu Medeniyetini kuranların, Eski Yunan Medeniyeti olduğu, Türklerin barbar olduğu tezi yıllardır bize okutulur, yutturulmaya çalışılır ya!

Herodot Tarihi der ki;
M.Ö 625 yılında, Zile yakınlarında Pers Ordusu Saka/İskit Ordusunu (Alper Tunga’yı) hile ile yenene kadar tüm Anadolu’ya Saka’lar hakimdi!
Saka’lar M.Ö 5. Yüzyılda “Altın Elbiseyi” yapacak kadar ustalaşmışlardı.
O tarihte ne RUS vardı ne ALMAN ne de Fransız vardı!

Antik Burdur-Isparta Ağlasun Kazılarından;
Leuven Katolik Üniversitesi (Belçika) Profesörlerinden Belçikalı Arkeolog Dr. Marc Waelkens ve arkadaşları Sagalassos uygarlığından kalan insan kemikleri ile, halen bölgede yaşayan köylülerin kemik DNA’larını araştırdılar.
%97 uyumlu çıktı. Yani, toprak altından çıkarılan 6-8 bin yıl öncesine ait bulgular, Ön-Türklerin bir kolu olan Sagalasos’luların olduğu kanıtlandı.

Frigya’sı da, Yazılıtaş’ı da, Urartu’su da, M.Ö 13 bin yıl öncesi yapılan Göbeklitepesi de böyle!
Artık, Anadolu’nu bağrındaki buluntuları çalıp, bunları uyduruk Helen Uygarlığı diye bizlere kakalamak dönemi bitti.

Büyük Önder Atatürk, bunları Alacahöyük kazılarını yaptırdığında söylemişti!
Atatürk’ün “Türk Tarih Tezinin Ana Hatları” kitabını, ölümünden sonra okullardan kaldıranlar utanırlar mı?

Sözün Özü;
Biz Türkler, dünyadaki tüm medeniyetlere beşiklik yapmış, onları kucağımızda büyütmüş asil bir milletiz. Biz Türk Milletiyiz.
Ne Mutlu Türküm Diyene ve Sözünden Dönmeyene…

Sağlık ve başarı dileklerimle 28 Nisan 2020
Rifat Serdaroğlu

2 thoughts on “YİRMİ ÜÇ BUÇUK NİSAN

  1. Herşeyi bir tarafa bırakalım ; yakın zamanda şehit edilen onlarca suçsuz diplomatımızın hesabını kim verecek ?..bizi Tüm etnik farklılıklarımızla 100 yıl önceki gibi tuzağa düşürmek isteyenler, boyunlarının ölçüsünü er ya davgeç alacaklardır.yüce önder Atatürkün kurduğu laik ve üniter Türkiye’nin tüm vatandaşları birinci sınıfdır ve eşittir.

  2. https://odatv4.com/soykirim-iftirasini-bir-ermeniden-dinleyince-21041915_m.html

    “Soykırım” iftirasını bir Ermeni’den dinleyince…

    Suat Yalaz yazdı…

    21.04.2019

    Hiç soran soruşturan var mı?

    ****

    1971 yılında, Paris’te yeniyim… Bir Türk dostun aracılığıyla, bir Ermeni Madamın evine pansiyoner olarak geçmiştim.

    Orta yaşlı, sevecen bir kadındı. Kayseri’den Marsilya’ya göçmüş (kaçmış) bir Ermeni ailesinin terzilik yapan oğluyla evlenmiş. Türkiye’yi hiç görmemiş, her şeyi rahmetli kocasından dinlemiş, öğrenmiş…

    “Arabalı” ilk pansiyoner bendim herhalde ki, çok iyi ağırladı.

    İki gün sonra, “Komşular sizinle tanışmak istiyorlar, akşama bir yemek düzenlesem, ne dersiniz?” diye sordu. Ben de, “Çok iyi olur” dedim. Sevindi…

    O sevindi ama, beni de bir düşüncedir aldı.

    Ermeni terör örgütü Asala’nın, elçilerimizi bir bir tuzağa düşürüp alçakça şehit ettiği yıllar…

    Ben, o güne kadar “Ermeni Sorunu”nu pek merak edip derinliğine incelememişim… Kulaktan dolma, “Ermenileri fena halde kestiğimiz” bilgisi var kafamda…

    ADAMLARI FENA HALDE KESMİŞİZ!

    ”Yahu” dedim, kendi kendime, “Bu komşular, hepsi Ermeni… Alt kattaki, üst dairedeki, onun yanındaki, en azından 6 aile… İkişerden 12 Ermeni eder… Adamlar Türk düşmanı… Hiç Türk tanımamışlar. Yâni, ‘tam linç edilecek bir Türk’ deyip de, dört bir yandan bana saldırırlarsa, ben kendimi nasıl savunacağım?”

    Bildiğim(!) duyduğum kadarıyla, adamları fena halde kesmişiz!

    Ve, bu konu ne zaman ortaya çıksa, utancımdan yerin dibine girmişim…

    “Yemekten vazgeçtim” diyemem…

    Akşam oldu, davet ettiler… Bir çiçek buketiyle, “giyotine gider gibi”, ev sahibesinin kapısını çaldım. Yemek salonuna alındım…

    Aman Allah’ım… Uzun bir masa… Sağlı sollu madamlar, mösyöler… İçlerinde hiç genç yok, hepsi orta yaşlı… Yâni, içi kin ve nefret dolu Ermeniler.

    Konuşma, karşılıklı iltifatlarla başladı… Ne iş yaptığımı sordular… Gazeteci ve film yapımcısı olduğumu öğrenince, daha da bir ilgilendiler.

    “Aman, iyi gidiyor. Laf atma, saldırı falan yok” derken…

    Masanın öbür ucundaki, en yaşlı, kalantor, “ensesi ve gövdesi kalın” komşu:

    – Siz de bizimkileri fena kesmişiniz haa! diye patlamaz mı…

    – Valla, bilmem ki… İşte, savaş bu… Karşılıklı bir şeyler olmuş.

    – Yok yok, öyle bir şeyler olmuş deyip geçme… Bir buçuk milyon Ermeni!

    “Eyvah” dedim, “Ayvayı yedin oğlum. En keskin bıçağa elini yakın tut, en yakın kapıya nasıl atılırsın, onu hesapla…” derken, Madam Haçaturyan (gerçek adını söyleyemem, halen aynı evde yaşıyor) birden masaya bir yumruk atıp bağırmaya başladı:

    – Bana bakın, dedi, Kesin sesinizi! Marsilya’da bizim evde, toplantılarda ne zaman böyle konuşmalar olsa, Türk mezaliminden söz açılsa, eşim öfkeyle:

    – “Kesin sesinizi!” derdi. “Çok iyi biliyorsunuz ki bunu biz başlattık! Erkekleri cephede olan Türk köylerine biz saldırdık! Rus’un, İngiliz’in oyununa geldik… Bir daha benim evimde böyle konuşacaksanız, hiç gelmeyin!” derdi… Ben her şeyi kocamdan öğrendim… Şimdi, lütfen, bu konuyu kapatalım…

    BU OLAYI ANLATMAYI GÖREV BİLMİŞİMDİR

    Hayatımda, hiç böyle omuzlarımdan ağır bir yükün kalkması olayını yaşamamıştım.

    Bir anda, dünyalar benim oldu…

    Yahu, ufak tefek, çeyrek porsiyon Ermeni kadın, bir anda, beni, büyük bir kompleksten, “Ermeni katili Türk ulusunun bir mensubu olmam utancından” (!), çok eziklik duyduğum bir “ayıp”tan temizleyivermişti…

    Ve ben, böylece, ciltler dolusu kitap okusam hakkıyla öğrenemeyeceğim “Ermeni Soykırımı” palavrasının içyüzünü, yemekli bir Ermeni toplantısında, bir Ermeni kadının ağzından, yâni, tam kaynağından öğrenmiş oldum…

    O günden beri, “Ermeni Soykırımı” iftirası konusunda son derece rahatım…

    Ve… Her fırsatta, bu konuda kuşkusu olan her Türk’e bu olayı anlatmayı bir görev bilmişimdir…

    Her gün, 1 milyon aydın kişinin izlediği Odatv’de yayınlandıktan sonra, bu anlattığım, başımdan geçmiş, bana önce soğuk terler döktürmüş… Hemen ardından, bayram çocukları gibi sevindirmiş olayın, bu konuda kuşkusu olan çok kişinin ufkunu açacağına inanıyor, umuyor ve diliyorum.

Düşüncelerinizi yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s