Lozan 24 Temmuz 1923’te imzalandı ve Osmanlı İmparatorluğunun devamı niteliğindeki yeni Türkiye Cumhuriyeti Devleti, uluslararası alanda tanındı.
Atatürk önderliğindeki 1. Meclis tarafından 29 Ekim 1923’te yeni başkent Ankara’da resmen Cumhuriyet ilan edildi.
Atatürk’ün 10 Kasım 1938 tarihinde vefatı ile Cumhuriyete ve onun çağdaş değerlerine karşı çıkanlar, “Karşı Devrimi” hemen başlattılar.
Cumhuriyet devrimleri 2002 yılına kadar Türk Milletinin ve Cumhuriyetin kurumlarının direnmesiyle tüm saldırılara, siyasetçilerin oy uğruna yaptıkları aptallıklara, iç-dış ihanetlere rağmen, ayakta kalmayı başardı.
Ama şu an, demokrasinin özgürlük ortamından yararlanıp devletin gücünü ele geçiren “Sabıkalı AKP”, adeta bir düşmanla savaşır gibi Cumhuriyetle ve değerleriyle savaşmaktadır. Üstelik bu savaş mertçe ve açıkça yapılmamakta.
AKP sözcüleri, demokrasi-çoğulculuk-inançlara saygı-laiklik-hukuk devleti gibi ilkeleri ağızlarından düşürmemekte fakat gerçekte her gün Cumhuriyetin damarlarının kopartılmasına göz yummaktadırlar.
Bu savaş, Türkiye Cumhuriyeti’ne ve özgürlüklerimize karşı kahpece bir savaştır.
Yıllardır, bu günlere geleceğimizi anlatmadığımız kişi-kuruluş kalmadı.
“Destek olun, bu savaşı ancak biz durdururuz, bölünmüş ülkemizi biz tekrar birleştiririz. Çünkü bizler Türk Vatanının gerçek sevdalılarıyız. Bu uğurda ölümü göze almadan başarıya ulaşılmaz” dedik anlamak istemediler.
En başta muhalefet partileri gerçek tehlikeyi göremediler. Hala da görmüş değiller.
Bizler, milyonları bulan Çoban Ateşi Hareketi Gönüllüleri bu savaşta tarafız.
Cumhuriyetten, parlamenter demokrasiden, kuvvetler ayrılığından, hukuk devletinden, laiklikten, özgürlüklerden, helal kazançtan ve son Türk Devletinin kurucusu Büyük Atatürk’ten yana tarafız.
Kimse bizim elimizden tutmasa da, bizler bu savaşın ölümüne tarafıyız.
Tek güvencemiz, Türk Milletidir. Başka hiçbir makam muhatabımız değildir.
Muhalefet Partilerine, Türkiye İş İnsanlarına, devletimizin anayasal kurumlarına anlatamadığımız gerçek şudur;
AKP ile yani Anayasa Mahkemesi tarafından “Laikliğe aykırı eylemlerin odağı olmakla” mahkum edilmiş, şu an devlet güçlerini usulsüz olarak kontrol eden, dünyanın en büyük haram parasına sahip siyasi parti görünümündeki organize suç örgütü ile mevcut yöntemlerle mücadele edip, sonuç alamazsınız.
İhvan ve Muaviye kafalılar nasıl ki kendilerinde Cumhuriyeti yıkıp yerine
bir İslam Devleti kurmayı hak görüyorlarsa, bizler de Cumhuriyeti ve özgürlüklerimizi koruyacak bir demokratik direnci ortaya koymalıyız.
Yapılması gerekenleri biz biliyoruz. Biz yaparız.
Neler mi yaparız?
Herkes bilmeli ki, bizlerin her eylemi Anayasal sınırlar içinde ve demokratik direnme hakkımızı kullanarak yapılır. Kimse bizden hukuksuz bir eylem beklemesin.
Güncel ve en basitinden birkaç örnek verelim;
23 Nisan 2020 Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı sebebiyle her yere şanlı bayrağımız ve Büyük Atatürk’ümüzün resimleri asıldı. Başta Gebze Ticaret Odası ve bazı ortaokul yöneticileri, büyük bir alçaklıkla Atatürk’ün posterlerini ters olarak astılar mı, astılar!
Cumhurbaşkanından ve İçişleri Bakanından bir tepki duydunuz mu?
Biz, aynı gün olayı bir basın toplantısı ile kınar, suç duyurusunda bulunur ve
974 İlçe ve 81 İl teşkilat binalarına AKP Genel Başkanının ve İçişleri Bakanının TERS posterlerini astırırdık!
Atatürk’ün posterlerini düzeltinceye ve sorumlular yargıya verilinceye kadar da indirmezdik…
Cumhurbaşkanı Başdanışmanı SADAT’çının ve Diyanet İşleri Başkanı eski FETÖ’cu kişinin, Anayasamızın değiştirilemeyecek, değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek maddelerinden olan “LAİKLİK İLKESİNİ” çiğneyen beyanları üzerine, tüm örgütüme Türkiye’nin her tarafında on binlerce suç duyurusunda bulundururduk. Elbet bir tane Cumhuriyet Savcısı çıkar ve dava açardı.
Açmazlarsa da bu ayıp onlara yeterdi. En azından meydanın boş olmadığını görürlerdi!
Değerli Okurlar;
Siyaset bilgili, dürüst, namuslu, cesur ve milletinden kopmamış vatanseverlerin işidir. Siyaset 7 gün 24 saat yapılmalıdır. Salı’dan salıya yapılırsa, değil 15 seçim 155 seçim geçse yine de kazanamazsınız!
ÇAH Yöneticilerini, “Hadi yakın şu ateşi, ne duruyorsunuz” diye sıkıştıran dostlarımıza da yanıtımız şudur;
Virüs yasakları kalktığı an, Türk Milletinin emrindeyiz!
Bu arada sizler üzerinize düşeni yaptınız mı?
Sağlık ve başarı dileklerimle 29 Nisan 2020
Rifat Serdaroğlu
Halen ÇAH demek Rıfat Serdaroğlu demek olarak biliniyor kamuoyunda! Diğer cevherleri bu gidişle zor tanıyacağız!..İlk kez COVİD19 bir partinin kurulmasına engel oldu. Bu tarihi bir olay ve bir eşi daha yok! Şimdiden özel bir ayrıcalık sahibisiniz!
Bu virüs belası halkı canından bezdirdi..virüs çoğu insana maske taktırdı ama bazı insanların da maskesi düştü..Muhalefet umut vermiyor sorun burada..ama insanlar umutlarını yitirdiler ve duyarsızlaştılar.Bu nedenle, iktidara talip olacakların işi zor..ancak çok iyi bir kadro, program ve ateşli bir lider bu milleti ateşler ve ayağa kaldırır…