Güney Kore’de “Tesadüf, Tanrı’nın arada bir kendini hatırlatmasıdır” diye bir söz vardır. Anadolu’da ise;
“Tesadüfler sıkça olmaya başlarsa dikkat edin, kader olmaya başlar” denir.
Sayın Yusuf Samim Lütfü’ye göre ise;
“Belki de gerçekten hayatta hiçbir şey tesadüf değildir. Sınırlı zaman-mekan algımız ve gene sınırlı bilimsel düzeyimiz nedeniyle, sebep-sonuç ilişkisini kuramadığımız pek çok olaya tesadüf deyip geçiyoruz. Büyük resmi tam olarak görebilme şansımız olsa mutlaka ki, içindeki ayrıntıları daha doğru değerlendirebilirdik” der.
Televizyonda iki kadının, iki annenin konuşması üzerine yazdım bu sözleri!
Acaba bu ikilinin karşılaşması, her bir kelimesi suç olan sözleri söylemeleri, vicdan ve akıl sahibi hiçbir insanın hele kadının asla yapmaması gereken “öldürmek” fiilini savunmaları acaba “Tesadüf” olabilir mi diye sordum, kendime? Sizce tesadüf olabilir mi?
Yoksa yıllardır süren “Karşı Devrim” çalışmalarının sonucu mu?
Yaklaşık yüz yıl önce yaşanarak Atatürk tarafından kurulan, laik-demokratik-sosyal-hukuk devletinin ve bu ilkelerinin anayasal emirler olduğu bu ülkede nasıl oldu da, IŞİD kafalı Siyasi İslam iktidar olup mensupları, insanları ölümle tehdit edecek hale geldi? Nerede, hangi büyük yanlışlar yapıldı ki, kulaklarımız bu sözleri duydu?
Özet olarak neler söyledi Esra Elönü ve Sevda Noyan adlı kadınlar?
-Bizim aile şöyle bir 50 kişiyi götürür. (Toplu katliam yapabiliriz)
-Maddi ve Manevi olarak çok donanımlıyız. (Silahlarımız hazır. IŞİD kafasındayız)
-Liderimizin yanındayız, yedirmeyiz. (Biz tebaa’yız. Biat etmişiz. Demokrasi mi?)
-Benim listem hazır. (Öldüreceğim kişileri belirledim)
Bu iki kadın, söylediklerinin suç olduğunu bilerek konuştular.
Bu sözleri Türkiye’de çok sayıda insanın duyacağını varsayarak söylediler.
Bu iki kadına, Türk Devletine, Anayasa’sına ve yasalarına meydan okuma cesaretini kim verdi?
Neden bu hale gelindi, sorusunun yanıtı başka bir yazı konusudur. Fakat ısrarla savunduğum ve benim inandığım gerçek şudur;
Bu kavga yeni değildir. Modern Türk Cumhuriyeti kurulduğunda, irtica yer altına indi. Atatürk’ün 10 Kasım 1938’de vefatından sonra, “Karşı Devrim” derhal başlatıldı. Devlet Adamlarımızın, siyasetçilerimizin, sivil-askeri bürokratlarımızın, aydınlarımızın çoğu, maalesef bilerek veya bilmeyerek “Karşı Devrim’e” hizmet ettiler.
Türkiye’de kendisini aydın olarak konumlandıran bazıları ile “Demokrasi’yi ve Cumhuriyetin Değerlerini” korumak konusunda fikir ayrılığımız var.
Benim anlayışıma göre, Demokrasi’nin ve Cumhuriyet’in özgürlük ve hoşgörü ortamı asla, bunları yıkmak için kullanılamaz. Buna fırsat verilmemelidir. Demokrasi bir kurallar ve kurumlar rejimidir.
Özellikle Anayasamızın ilk altı maddesinde yazılanlar, Türk Milletinin ortak kabulü olmalı ve tartışma dışı tutulmalıdır. Aksi, birliğimizin bütünlüğümüzün bozulmasına yol açar.
18 yıldır süren AKP İktidarında, çıban iyice olgunlaşmış ve bünyeyi tehdit eder hale gelmiştir. AKP Genel Başkanının şu sözleri, hiç unutulmamalıdır.
-Bunlar kılıç artıklarıdır”
-Bu ülkede geçmişte yapılan hatalar milletimize de, ülkemize de çok ağır bedeller ödetti. Bu bedellerin tekrar tekrar ödenmesine, millete yeniden ağır faturalar ödetilmesine biz razı olamayız. Altını çiziyorum modern, dindar bir gençlikten bahsediyorum. Dininin, dilinin, beyninin, ilminin, ırzının, kininin, kalbinin davacısı bir gençlikten bahsediyorum.”
Esasında 18 yıllık AKP döneminde Türk Milleti, tarihinin en büyük bedellerini ödüyor. Tarihin en büyük soygunları “Dine sahip çıkma” adına yapıldı ve yapılıyor. Görünen o ki ödemeye de devam edecek!
Bugün ülkemizde, eğitim kurumlarımızın çoğu tarikat ve cemaatlerin denetimi altındadır. Sayıları on bini geçen kaçak kurslarda, tarikatların yatılı yurtlarında çocuklarımız birer Taliban militanı gibi yetiştirilmektedir. Bu felaketler herkesin, özellikle muhalefet partilerinin gözleri önünde yapılmaktadır.
Tüm bu karanlıklarla mücadele etmek için bilgili, yürekli, vatanseverlerden oluşan yeni bir siyasi harekete çok acil olarak ihtiyacımız var.
Çoban Ateşi Hareketi, hukuk devleti ilke ve kurumlarını güçlendirerek, sahip çıkarak bu ortaçağ kaçkınlarını layık oldukları yere gönderecek, “Devri Sabık” yaratacak programlarını en ince detayına kadar hazırlamaktadır.
Türk Milletinin vatanseverleri olarak, karşı devrime geçit vermeyeceğiz…
Sağlık ve başarı dileklerimle 11 Mayıs 2020
Rifat Serdaroğlu
ataturku hak etmeyenler…sinenler…korkanlar…serefsizler…en sonunda yok olurlar ve iste boyle canilere yollar acilmis olur. Ne ekerseniz onu bicersiniz.
YAPILAN CUMHURİYET,ATATÜRK DÜŞMANLIĞI,BU UYDURUK KADINLARIN BİRLİKTE PROĞRAM YAPIP,BU KONULARA DEĞİNMELERİ ASLA, ASLABİR TESADÜF DEĞİLDİR.
DAHA ÖNCEKİ YAPILANLARI DÜŞÜNDÜĞÜMÜZ DE,BÜTÜN BU OLANLAR BİLİNÇLİ BİR TEZGAHTIR.
İŞİN GARİBİ;ORTADA NE EMNİYET VAR,NE SAVCI VE BİR SORUŞTURMA.
MEYDANI BOŞ BULMUŞLAR SORUMLU,CİDDİ BİR DEVLET İN VARLIĞI BİTMİŞTİR.
BÖYLE BİR DURUMDA,KONUMDA KİMİN GÜVENLİĞİ OLABİLİR?
VAH! 100 YILLIK CUMHURİYET’İM VAH!
YAPILAN CUMHURİYET,ATATÜRK DÜŞMANLIĞI,BU UYDURUK KADINLARIN BİRLİKTE PROĞRAM YAPIP,BU KONULARA DEĞİNMELERİ ASLA, ASLABİR TESADÜF DEĞİLDİR.
DAHA ÖNCEKİ YAPILANLARI DÜŞÜNDÜĞÜMÜZ DE,BÜTÜN BU OLANLAR BİLİNÇLİ BİR TEZGAHTIR.
İŞİN GARİBİ;ORTADA NE EMNİYET VAR,NE SAVCI VE BİR SORUŞTURMA.
MEYDANI BOŞ BULMUŞLAR SORUMLU,CİDDİ BİR DEVLET İN VARLIĞI BİTMİŞTİR.
BÖYLE BİR DURUMDA,KONUMDA KİMİN GÜVENLİĞİ OLABİLİR Kİ?
VAH! 100 YILLIK CUMHURİYET’İM VAH!