BİR ve BÜTÜN olmanın, beraberce huzur içinde yaşamanın ön şartı, herkesin haddini bilmesi ve diğerlerine saygı duymasıdır.
Özellikle ülkeyi yönetenler “ayrıştıran-hakaret eden-aşağılayan” dil kullanırlar ve çatal dilde ısrar ederlerse, bunlara hadlerini bildirip saygıyı öğretmedikçe orada bir ve bütün olunmaz!
2002 öncesinde tüm olumsuzluklara rağmen milletine hakaret eden, insanlara küfreden, ayrıştıran bir tane bile yönetici görmedik. Hepsi kibar, beyefendi, devlet adamı idi. Rahmetle anıyoruz, arıyoruz.
Tarımda kendi kendine yeten, dünyadaki yedi ülkeden biri idik.
Komşularımızla ilişkilerimiz karşılıklı yarar ve saygı esasında yürüyordu.
Ne zaman ki;
Tarlaya karga-ambara fare-fırına arsız-memlekete hırsız dadandı, ülkede ne bet kaldı ne de bereket!
Bugünkü iktidarın yapmaya çalıştığı gibi, “herkes AKP’li gibi düşünecek, herkes AKP’li gibi davranacak, hepiniz AKP’li gibi yaşayacak, uymayan bizden değildir. Ya teröristtir, ya FETÖ’cudur, ya da PKK’lıdır” derseniz ülkede kaos çıkartırsınız. Kimse kaosu yönetemez, kaos onu yönetir ve darbeler gibi kaos da önce kendi evlatlarını yer. Herkes eğer varsa, aklını başına almalıdır.
Bir ve bütün olmanın çokça gerekleri vardır. Ancak günlük yazı formatında benim bir siyasetçi olarak bazı önerilerim olacak.
Elbette ki tartışırız, geliştiririz veya beğenilmezse de çizeriz.
Önemli olan “Birleşik Akıl” denilen güzellikte buluşmak değil midir?
-Cumhuriyete ve değerlerine sahip çıkacağız. Laik-demokratik-sosyal hukuk devletine karşı olmayacağız. İran tipi din devleti isteyenlerle- faşist dikta arzulayan hasta ruhlu kişilerle yollarımızı ayıracağız.
En kötü demokrasi, en iyi tek adam rejiminden iyidir.
Örnek; (T.C Devleti resmi rakamlarıyla)
1924-2002 arasındaki 79 yılda ortalama büyüme hızımız %5,5
1950-2002 arasındaki çok partili 52 yılda ortalama büyüme hızımız %4,9
2003-2019 tek parti iktidarının 17 yılında ortalama büyüme hızımız %4,1
-İslam’ı, siyaset ve ticaret aracı olarak kullanan tarikat ve cemaatlere yakasını ve cebini kaptırmış vatandaşlarımızı mutlaka uygun bir dille uyarıp, anlatacağız.
Allah’ın son peygamberine dahi sadece İslam Dinini tebliğ görevini verdiğini, ruhban sınıfını yasakladığını, İslam’ın akıl-bilim ve güzel ahlak dini olduğunu bıkmadan usanmadan anlatacağız.
Devlet ihalelerine dalan, bakanlık kadrolarına doluşan, halkı dolandırmaya yönelik çalışmalar yapan seccadeye dadanmış şeytanların gerçek yüzlerini insanlarımıza anlatacağız.
İnancını Allah’ın rızasını kazanmak için yaşayacaklara en özgür yerin,
Türk Devletinin toprakları olduğunu üzerine basa basa anlatacağız.
Din Devleti olduklarını iddia eden Arap Devletlerinde, kişi hak ve özgürlüklerinin hiç olmadığını, insanların köle gibi yaşadığını (kadınların) anlatacağız.
-İradesini gerek kendi rızasıyla, gerekse tehditle PKK’ya teslim etmiş vatandaşlarımıza, soracağız;
“Türk Milleti” adı altında yaşamak sizi niçin rahatsız ediyor? Anlatın bakalım.
Kuzey Irak’taki gibi, Barzani ailesinin diktasındaki “Kürt Devletinde” mi yaşamak istiyorsunuz? Köle düzeni olan feodal yapıdaki gibi, hiçbir özgürlüğü- hakkı olmayan, bölgenin yeraltı zenginliklerine el atmış emperyalist devletlerin kuklası olarak mı yaşamak istiyorsunuz?
Her türlü eksiğine, yanlışına rağmen, kardeşçe yaşamak istemez misiniz?
Gelin, terörü-teröristi-uyuşturucu kaçakçısı- organ kaçakçısı-katil sürüsü PKK’yı reddedin. Beraberce vatanımızın bu köşesini de imar ve inşa edelim, diye ısrar edeceğiz.
Tüm bunlara karşın, hala PKK Narko-Terör örgütüne destek vermekte ısrar edenlerle de yolumuzu ayıracağız.
Barışın, adaletin, huzurun, zenginliğin en büyük düşmanı, halinden memnun olan kölelerdir.
Bu algıyı kırmak için, eğitim- eğitim-yine ve ısrarla çağdaş ve bilimsel eğitim…
Bir insan kendisini kurtarmak istiyorsa, önce kendinden olmayanı kurtarmalıdır.
Bu günlerden beraberce çıkmalıyız. Yoksa çok büyük acılar yaşarız.
Acı, tefeci gibidir. İnsana asla ödeyemeyeceği borç bırakır.
Türk Milleti olarak;
Tahriklere asla kapılmayacağız. İktidarın çatal dilini duymayacağız.
Fakat Cumhuriyetimiz ve özgürlüklerimize saldırıda bulunacak meczupların karşısında kaya gibi duracağız.
Ne Mutlu Türküm Diyene ve Sözünden Dönmeyene…
Sağlık ve başarı dileklerimle 22 Mayıs 2020
Rifat Serdaroğlu
Cumhurbaşkanının bu siyaset dili olduğu sürece birlik ve beraberliğin olacağına asla inanmıyorum. Her konuşmasında ayrımcılık ve muhalefet düşmanlığı ile nereye kadar gideceğiz?! Bir devir son bulmadıkça iyi günler ve iyi siyaset bu ülkede filizlenemez!
Sayın Serdaroğlu,bir vatansever olarak naçizane sizi uyarma ihtiyacı uyarma ihtiyacı duymaktayım: Sizler belki Elinizde olmadan pandemi nedeniyle, öne çıkmayı beklerken; Ekonomik şartlar gereği iktidar bu sonbaharda muhtemelen erken seçime gidecektir..zira 2021’i bekleyecekleri takat kalmamıştır.bu nedenle seçim kanununda ince ayarlar ve ilginç taktiklerle muhalefeti güçsüzleştirip , seçimde son vuruşu yapacaklardır..yeni kurulan ufak tefek partiler şimdiden hatalı davranışlara girmişler, Üniter devletin gereksizliğini vurgulamaya başlamışlar ve ana muhalefetle de flört etmeye başlamışlardır..Zaman çok dardır..!Bilgilerinize arz ediyorum.
Levent Gültekin’in teklifi “YASALLIK HAREKETİ” Çoban ateşinin ilk hareketi ile diğer bütün muhalefet partilerine aktarılmalı ve fikir alışverişleri başlatılmalıdır. Zira bu hareket Finlandiya’da uygulanmış ve başarı kazanmıştır. Saygılarımla.
“Allah’ın son peygamberine dahi sadece İslam Dinini tebliğ görevini verdiğini, ruhban sınıfını yasakladığını, İslam’ın akıl-bilim ve güzel ahlak dini olduğunu bıkmadan usanmadan anlatacağız”.
Hangi bilimsel veri “Allah’ın Peygambere İslam dinini tebliğ görevini verdiğini, İslamın akıl, bilim ve güzel ahlak dini olduğunu kanıtlıyor ve sizlerde bilime inananlar bunu bıkmadan usanmadan bunu anlatacağınızı savunuyorsunuz?
Laiklik bu savunuzun neresinde duruyor?